Çiğdem Toskay Yaşıbeyli'nin Kaleminden Bir Saksı Kaçamağı Yazısı



 Sevgili Çiğdem'in Mum Çiçeği bitkisi (*)




 Ve kendisine ait diğer bitkiler (kaktüs önemli)

Yeşil ve mavi deyince akan sular durur benim için. Her tatil yolculuğunda en erken uyanan, hatta heyecandan gece boyunca gözüne uyku girmeyen ben, dönüş yolunda fosur fosur bütün yolu uyuyan bene dönüşür. Fark ormana ve denize ya da göllere, nehirlere, dağlara gitmekte. Doğa deyince koşar adım, yürek çarpıntısı, bir kabına sığamama hali. 

Bizim evin doğaseveri rahmetli babaannemdi. Malum eskiler çiçekleri bitkileriyle konuşurdu, Bedriye Hanım da anlatır anlatır, sardunyalarının, zambak ve mum çiçeklerinin kah toprağını değiştirir, yok havalandırır, sular, bir yandan da mırıldanırdı yanlarında. Ellerinde ve sesinde sihir vardı sanki, hepsini çılgın yeşile yahut vahşi kırmızılara, fuşya ve pembenin her tonuna, beyazın  akça akçalığına boyardı. Çerkez kızının elinin değdiği yerde bereket fışkırırdı sanki.


Hani insan istiyor ki genetik veya epigenetikle aile boyu devam etsin bu maharet. Belki ediyordur da, ailelerde yeşile ve doğaya kendini daha yakın hisseden, dilini konuştuğunu uman, düşünen birileri hep vardır. Ben de kendimi biraz öyle sanırdım, ta ki genç bir yetişkin olarak ilk evime çıkıp çalışmaya başlayana kadar. İlk iş küçük mütevazi balkonumu bir sürü sardunya ve birkaç da kaktüs saksısıyla donatıvermiştim. Yirmili yaşlarının başında kurumsal hayatın ne demek olduğunu idrak edemeyecek naiflikte, bir o kadar da cesur, pervasız, bildiğin ukalaydım. Dünya ve yaşam önümde, bense bu heyecanlı yolun başında. Gençlik, kendini bir tür deha falan sanmakla açıyor perdesini. İşler yoğun, hayatım aşağı yukarı ofis, sıkılmak, hırslanıp projelere saldırıp birbiri ardına verilen görevleri tamamlamaya çalışmak, arada ciddiyet ve sıkıntıdan baygınlık geçirip artık herhangi bir saatte eve dönülen hafta içi akşamlarıyla eve neredeyse sadece uyumak ve üstümü değişmek, banyo vs. işleri için uğramak arasında bir sarkaç. Hafta sonları hem bedenimi hem zihnimi tatile çıkarmak istiyorum. Aslında tatil burnumun ucunda, balkondaki bitkilere uğramayı akıl etsem ve yeşili çoğaltsam büyütsem müthiş bir sihir yayılacak hayata. Gel gör ki doğum günü partileri, o aralar dans etmeye de meraklıyım, İstanbul'un değişik kulüplerinde elektronik müzik ve DJ'ler peşindeyim, hareket hareket, dur durak bilmemek!

Lafı çok uzattım, neyse! Kısacası benim balkondaki bitkiler pert! Önce sardunyalar gitti hızlıca tahmin edersiniz ki. Sonra kaktüsler keyifsiz ama bir şekilde idare ediyorlar. O aralar bende de yorgunluk tavan yapmış durumda. Kaktüsler ve ben sonbaharın hakim olduğu bir havada koca bir Ekim ve Kasım ayını beraber geçirdik. Benim hafta sonu kaçamakları durgunluk döneminde, elimde bir kupa çay, sırtımda bir polar battaniye dolamışım üstüme, bir dinginlik hakim. Diğer taraftan her Pazartesi çılgın iş temposu, her hafta sonuysa balkonda bir zen hali! Aylar ayları kovaladı böylece, Mayıs sonuydu sanırım, kaktüslerimden biri çiçek açtı. Yıl 90'lar ortası falan, foto çekeyim "instaya story" atayım diye bir şey yok henüz. Sevinçten kabıma sığamıyorum. O kadar mutluyum ki annemlerden başladım, sıradan ne kadar kahrımı çekecek arkadaşım varsa aradım, kaktüsüm açtı dedim. Pek gururluyum, egom tavanda! Ben açtırdım güya! Çocukluk işte!

Aradan yıllar geçti, benim elimden de çeşit çeşit bitkiler, kimisiyle hala sabahlarımı ve akşamüstü saatlerini paylaşmaya devam ediyorum. Arada taşınmalar geçirdim, annemin teyzesinden kalma hisusuntacını tatile giderken başına iş gelmesin diye halamın evine bıraktığım, sonra Beşiktaş'taki o daracık merdivenli apartmanın en tepe katından canavar dikenli, bir o kadar da pembemsi kırmızıya çalan güzelim çiçekleri, kocaman çoklu gövdesini sardığım kağıtlarla kendimi korumaya çalışıp merdivenlerden paldır küldür aşağıya inişimi hatırlıyorum. Bizim evde hayat daima ya kedilerin ya da bitkilerin kahrını çekmekle geçmiştir, geçiyor. Yüzümü gözümü kollarımı paralasa da seviyorum onu, bitkinin kedi halidir bence.

Sonra bir de halamın Rumeli Hisarı'ndaki evinde salonun orta kapı pervazını boylu boyunca sarmış bir mum çiçeği vardı, bütün çocukluğum onun kartopu gibi çiçeklerinin açmasını ümit edip beklemekle geçti diyebilirim. Bugün bu nazlı çiçek ne zaman açacak olsa gözlerim dolar.

Bitkiler sayesinde fark ediyorum ki bizim ailenin tarihine karışmışlar, anı ve duygu yüklüler. Tatlı bir nostaljinin keyfini sürebilmek, acısı ve tatlısıyla yaşamın her anına dokunup olduğun yerde yolculuğa çıkabilmek, şimdilerde hayatta olmayan aile büyüklerini yad etme fırsatı bulmak hep bitkiler sayesinde. Zamanın yavaşladığı ve beni de daha bir şefkatle koynuna aldığı dakikalar hep saksılarımın yamacında.

Artık bir yetişkin olarak biliyorum ki bitkilerle konuşmak, usul usul ve her gün onları izlemek, kah yeni bir yaprağın açılışını, rengini, kah çiçeklerin tomurcuktan boynunu büküp geçişlerine tüm evrelerini gözlemlemek, insanın kendi iç alemine açılan bir kapı. Onları beslemek, büyütmek ve özen göstermek, yetenekten çok, tatlı bir inat. Alışkanlık, kaçamak, sevgi ve özlemden oluşan karmakarışık bir hayret, yaşama tanıklık etmek.
Çiğdem Toskay Yaşıbeyli, 08.11.2024


Ben lise hayatımın son iki yılını farklı bir okulda okudum . Sevgili Çiğdemi ilk olarak sınıf arkadaşım olarak tanıdım. O da benim gibi yeni gelen öğrenciler arasındaydı. Zaten o sene sınıfın yarısı ben dahil yeni gelmiştik. Tıpkı "Kavimler Göçü" gibiydik. Önce 5 ve 6 Edebiyat olarak okulumuzdan mezun olduk. Her birimiz farklı yerlere ve üniversitelere dağılmıştık çabucak geçen o yıllarda. 

Çiğdem Sınıfımızın zarafet temsilcisiydi. Çok yönlü ,meraklı, sakin (ama çılgın). Modern danslara  çok ilgiliydi. Okulumuzu  yarışmalarda temsil ettiğini ve izlemeye gittiğimizi dün gibi hatırlıyorum.  Bu satırları yazarken birden aklıma yıllığıma bakmak geldi. Yıllığın kendisine ait sayfasında Çiğdemimizi aynen böyle tanımlamışım;


Yazısının sonunda ise kendisini tanımlama şeklini aynen aktarıyorum; Yolu arkeolojiden ve hizmet sektöründen, biraz da bahçelerden geçti, şimdilerde sil baştan  felsefe okuyor.

Seni çok doğru anlamışım sevgili arkadaşım. Aynı zarafetin ve  aynı nefis kelimelerin hep seninle kalmış .  İyi ki varsın. Desteğine ve değerli vaktini ayırdığın için çok teşekkürler.


(*) Mum Çiçeği hakkında detaylı bilgiye bu sayfadan ulaşabilirsiniz. https://tr.wikipedia.org/wiki/Mum_%C3%A7i%C3%A7e%C4%9Fi


Önemli Not: Görseller Çiğdem Toskay Yaşıbeyli tarafından çekilmiştir ve kendisinin izniyle kullanılmıştır. 


Yorumlar

Popüler Yayınlar